Ermeni Sorunu ve İslamafobi’nin katkısı
Son yıllarda artan İslamafobi’nin etkisi hemen hemen Avrupa’nın birçok ülkesinde hissedilmektedir. Müslüman düşmanlığı, giderek artmakta ve bu ülkelerde maddi manevi baskı, ağır şekilde dayatılmaktadır. Buna bir de bugünlerde revaçta olan Ermeni Sorunu da eklenince, Türk Dış Politikasının ne kadar zor bir duruma düştüğü ortadadır.
Suriye’nin süren iç savaşı, Arap Baharının devam eden etkileri ve son olarak Yemen Sorunu göz önüne alınırsa, İslam dünyasında birlik aramak cidden zor olacak. Bunun temel sebebi gittikçe artan “Mezhep Savaşları”dır. Bunun ilk örneğini gördüğümüz Irak’ta halen devam etmektedir. Ve yara adeta solucan tüneli gibi tüm Arap ve İslam coğrafyasına yayılmaktadır. Bu yaranın tedavisi olmadan artan şiddet eylemlerinin etkisi tükenmeyecektir.
Türkiye soruna değil çözüme taraf olmalıdır!
Türkiye bu genişleyen soruna çözüm bulmalı, tüm kavga eden kardeşleri barıştırmalıdır. Taraf olmayı bırakmalıdır. Çünkü sorunlara taraf olan her devletin kaderi o sorunlara ortak olmaktır. Bilmeliyiz ki; kaybedilmiş zamanın dışında hiçbir şey için geç kalınmamıştır. İslamafobi’nin ilk destekçileri şiddet olayların merkezinde yer alan El Kaide, DEAŞ ve Boko Haram gibi terör örgütleridir. Türkiye, yumuşatıcı imajıyla birlikte Yakındoğu ülkeleri ile masaya oturmalıdır. Gerçek ve somut çözüm önerileriyle Libya’dan Yemen’e süregelen kıyımın önüne geçmelidir.
Suriye ve Mısır örneğinde de gördüğümüz gibi Türkiye’nin atmış olduğu adımlar faydadan çok zarar getirmiştir. Bir devletin iç politikasına karışmak kesinlikle yanlış bir tavırdır. Bu noktada ılımlı tavrımızı bırakıp sert demeçler ile iki ülkenin arasını açmanın bölgeye hiçbir katkısı olmamaktadır.
Türkiye, Suriye sorunun çözümü için öncelikle ABD, Rusya, Suudi Arabistan ve İran’ın bulunduğu bir çözüm anlaşması yapmalıdır. Bu anlaşma ile saldırgan örgütlere olan destek son bulmalıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalıdır. Suriye’deki muhalif örgütlerin ve Esad’ın ateşkes yapmasına zorlanmalıdır. Çözüm değil kıyım isteyen Deaş için ittifaklı operasyonlar düzenlenmelidir.
Yakındoğu Coğrafyasındaki kan durmadan, İslamafobi hezimetimiz son bulmayacaktır. Bu ideolojinin bize olan en büyük zararlarından; dışlanma ve soykırımcı kalıplarına dayatılma kesinlikle devam edecektir. Ülke olarak bu sorunlar için etkili çözümler bulmalıyız. Tüm dünyanın barışına katkı yapmalıyız. Ancak bu şekilde değişen imajımızı düzeltebiliriz. İmajımız düzelmeden, Batı Coğrafyasında görmek istediğimiz; olumlu bakış açısını bulamayacağız.
Ermeni Sorunun bu kadar büyümesinin temelinde, başarılı bir propaganda yatmaktadır. Türkiye tüm kaynaklarını kullanarak karşı-propaganda yapmalıdır. Sadece kendi içimizde değil tüm dünyaya dertlerimizi anlatmalıyız. Dış ülkelerdeki bütün meclislere lobicilik yapılmalı ve soykırımcı değil barışı savunan ülke konumuna yerleşmeliyiz.
Hocalı Soykırımını, Ermeni Mezalimini anlatıp Ermenilerin (Tanıma, Tazminat, Toprak) şeklindeki politikasına “Azerbaycanlılardan Özür Dile, Suçluları Yargıla, İşgale son ver!” şeklinde kalıplar kullanarak atağa geçmeliyiz.
Bunun önemini idrak etmediğimiz sürece kaybetmeye ve dışlanmaya mahkumuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder