Hayat ne kadar güzel gözüküyor insana...
Halbuki sonu olan film gibi değil mi? Sanki bitecek ve oyuncular tek tek sıralanacak gibi...
Yönetmeni de insan oyuncusu da farklı insan olacak gibi fakat değil...
Neden?
Yaratıcı var yönetmen koltuğunda, oyuncuları ayarlayan o, mekanı komple yaratan o, kaydeden o...
Fakat hiçbir zaman doğrudan kızmıyor. Doğrudan azarlamıyor. Bir elçi vasıtasıyla ne yapmamız gerektiğini muştuluyor. Ve biz hiçbir şey yapmadan maaşımızı veriyor. Karşılığında da yaşıyoruz.
Kimi zaman kaliteli kimi zaman lüzumsuz şekilde...
Senaryomuz yok doğaçlama yaşıyoruz. Rol arkadaşlarımızı da biz seçiyoruz. Film arabesk mi komedi mi romantik mi biz belirliyoruz. Karşılığında da sadece kulluk rolü yapıyoruz. O da günde 4-5 saatte bir reklam arası şeklinde. Sponsor firma ise her reklam başına misli biçimde maaşla ödüyor.
Filmde şu da olsa keşke diye içimizden geçiriyoruz oluyor. Bu kişi benim karım rolünde olsun diyoruz şıp diye karımız oluyor. Rol icabı tabii...
Ama bir şey eksik gibi...
Filme inanmıyoruz, daha doğrusu filmi yaşamıyoruz. Kimimiz filme yardımcı rolde katılmış gibi ancak bu kendi hayatı başroldeki sensin. Ne hissediyorsan yaşamalısın. Kurallar belli, ne yaparsan ne sonuç alacağın belli ama yine de sorumluluklardan kaçıyoruz.
Bu filmi özeti seyredilmeyecek. Tamamen baştan izlenecek ve her bir karesi için tek tek maruzat vericez. Hiçbir sahne hatalı diye yeniden çekilmeyecek. Son filminiz gibi oynayın hayatınız daha güzel olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder