11 Mayıs 2015 Pazartesi

BENGİ DÖNÜŞ

Çağına damga vurmuş bir filozof olan F.Nietzsche'nin felsefesinin temel taşlarından biri olan bu konu onun felsefesinin belki de en ilginç yanlarından bir tanesidir. Peki nedir Bengi Dönüş kavramıyla anlatılmak istenen ?  Bengi Dönüş,(sonsuz dönüş, edebi dönüş) zamanın döngüsel bir formda olduğunu, olayların zamanın döngüselliği içerisinde yenilendiğini ve yenileceği fikrini oluşturur. Nietzsche Şen Bilim kitabında Bengi Dönüş'ten söyle söz etmektedir:
"Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Yaşamındaki her acı, her sevinç, her bir düşünce ve her bir soluk, tarif edilemeyecek kadar küçük ya da büyük her şey, arka arkaya ve aynı sırayla, sana dönecek. Ağaçların arasından süzülen şu alacakaranlık ve şu örümcek bile, şu an ve ben kendim bile. Varoluşun sonsuz kum saati, içinde toz lekesi olan sen ile, yeniden ve yeniden baş aşağı çevrilecek!"
Bengi Dönüş etik anlamda insanların yaşamlarının en üst noktasına ulaşarak onu tekrar yaşamayı isteyecek biçimde olumlanmasını anlatır. Nietzsche'ye göre insan yaşamını tamamladığında ölüm korkusu ortadan kalkacaktır.Bengi Dönüş ise burada devreye girer. İnsanoğlunun kaçınılmaz sonu olan yaşamı tamamlama olgusu gerçekleştiğinde o yaşamı bütün her şeyiyle özellikle bütün acılarıyla, yaşamı yeniden yaşamak için evetlemektir.
Bengi Dönüş F.Nietzsche'nin en önemli yapıtı olan ve benim de hayranlıkla okuduğum "Böyle Buyurdu Zerdüşt" kitabındaki üstinsan kavramıyla beraber en temel sorunudur. Kitap bir defa okunarak anlaşılması güç bir kitaptır. Tavsiyem birden fazla okumanızdan yana.
F.Nietszche felsefesinin temel taşlarından birini oluşturan bu tez aynı zamanda onun felsefesinin diğer bir kavramı olan Amor Fati'nin de ön koşuludur.

Amor Fati'yi bir daha ki yazımızda inceleyeceğiz.

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Unutulan Tarihimiz

     Tembeliz,meraksızız.Belkide bugün uğraştığımız bunca sorun bundan kaynaklanıyordur.Sözde Ermeni sorunu da bunlardan biri.
     Evimizin arkasında kalan mahallenin adı ve  Adana'nın merkezindeki köprünün adı ( o köprüyü şimdi kaldırdılar) 15 yıldır hiç sorgulamadığım merak etmediğim birer isim olarak hafızamdaydı.Şehit Erkut Akbay Mahallesi ve Atilla Altıkat Köprüsü...Yıllardır bu isimlere bir mahalle ve köprü adı olarak o kadar çok alıştım ki kim bunlar diye araştırma zahmetine bile girişmedim . Ve benim gibi fark etmeyen nice insan. Belki kim bunlar diye merak etmiş olsaydım Uluslararası Politika dersi hocamızın '' Ermeniler tarafından şehit edilmiş diplomatlarımız kimler'' dediğinde en azından  iki tanesinin aını söyleyebilirdim.Bazen bakıyoruz ama görmüyoruz , duyuyoruz ama algılayamıyor, kavrayamıyoruz. Türkiye' de ölen bir gazetecinin adını hepimiz biliyorken ,onlar bu cinayetin kafalarımızdan hiç çıkmamasını sağlarken , bizler sadece birkaç şehidimizin adını köprülere , mahallelere veriyoruz. Onu da sorgulama , merak etme zahmetine girmiyoruz. Hrant Dink'i hepimiz biliyoruz. Peki ya Bahadır Demir , Mehmet Baydar, İsmail Erez...Kanıtlanamadığı halde her yıl sözde Ermeni soykırımı söylemi ortalığı karıştırmasına rağmen biz onca şehidimiz ve onların ailelerinin katillerini bulamıyoruz hatta onları anmıyoruz bile.
     Sorgulamayarak , araştırmayarak ve bilmeyerek tüketiyoruz ömrümüzü. Sonra biri ortaya bir sorun çıkardığında '' Hayır bizim öyle bir sorunumuz yok''demek yerine olmayan bir şeyi ispatlamaya çalışıyoruz.
     Şehitlerimizi rahmetle anar ve onlara karşı özürlerimizi bu şekilde bir nebze de olsa iletirim.
     Paris'te şehit edilen diplomatlarımız:

     Büyükelçi İsmail Erez (24 Ekim 1975’de şehit edildi.)

    Büyükelçinin makam şoförü Talip Yener (24 Ekim 1975’de şehit edildi).

    Turizm ve Tanıtma Müşaviri Yılmaz Çolpan (22 Aralık 1979’de şehit edildi ).

    Çalışma Müşaviri Reşat Moralı (4 Mart 1981’de şehit edildi).

    Din Görevlisi Tecelli Arı (4 Mart 1981’de şehit edildi).

    Başkonsolosluk koruma görevlisi Cemal Özen (24 Eylül 1981’de şehit edildi).

     Diğerleri:
     27 Ocak 1973- Los Angeles (ABD) Mehmet Baydar - Bahadır Demir 
     22 Ekim-1975 Viyana ( Avutsurya) - Danış Tunalıgil
     16 Şubat-1976 Beyrut (Lübnan)- Oktar Cirit
     9 Haziran-1977 Roma (İtalya)- Taha Carım
     2 Haziran 1978 Madrid (İspanya)- Beşir Balcıoğlu
     31 Temmuz 1980 Atina (Yunanistan)- Galip Özmen
     17 Aralık 1980 Sidney (Avustralya)- Şarık Arıyak-Engin Sever
     9 Haziran 1981 - Cenevre (İsviçre) M. Savaş Yergüz 
     28 Ocak 1982 - Los Angeles (ABD) Kemal Arıkan 
     5 Mayıs 1982 - Boston (ABD) Orhan Gündüz 
     7 Haziran - Lizbon (Portekiz) Erkut Akbay - Nadide Akbay 
     27 Ağustos 1982 - Ottawa (Kanada) Atilla Altıkat 
     9 Eylül 1982 - Burgaz (Bulgaristan) Bora Süelkan 
     9 Mart 1983 - Belgrad (Yugoslavya) Galip Balkar 
     14 Temmuz 1983 - Brüksel (Belçika) Dursun Aksoy 
     28 Nisan 1984 - Tahran (İran) Işık Yönder 
     19 Kasım 1984 - Viyana (Avusturya) Evner Ergun
                                                                                            Yeşim Geçen
      KAYNAKLAR:
      http://ermenisoykirimyalani.blogcu.com/ermeni-teror-orgutu-asalanin-sehit-ettigi-diplomatlarimiz/347343
      http://www.eraren.org/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=205 
     

1 Mayıs 2015 Cuma

OYUN TEORİSİ

   Oyun Teorisi en genel anlamıyla bir karar verme bilimidir.İlk kez ekonomik problemlerin çözümü için kullanılsa da zamanla sosyoloji, biyoloji, uluslararası ilişkiler, silahlanma yarışı gibi diğer sosyal bilimlerde ve alanlarda da kullanılmıştır.

   Peki nasıl doğmuştur Oyun Teorisi?

   İnsan davranışının, oyunlar yoluyla anlaşılabileceği fikrini bulan kişi Macaristan doğumlu John von Neumann olmuştur. 1928'de yazdığı bir makale diğerlerine de yol göstermiştir. 1944'te Oskar Margenstern ile John von Neumann'ın birlikte yazdıkları ''Oyunlar Teorisi ve Ekonomik Davranış'' kitabının çıkmasıyla; teori üniversitelerde ders olarak verilmeye başlamıştır.
   Oyun Teorisi, bir oyunu ya da karar vermemiz gereken bir durumu en az zararla sonuçlandırabilmek için gereken stratejiyi sağlar. Bu anlamda karşımızdaki kişinin davranışları bizim için son derece önemlidir. Rakibimizi tanıyor olmak bize avantaj sağlayacaktır.
   Teoriyi yalnızca insan davranışlarında görmeyiz. Hayvanlar da yaşam mücadelesi vermek zorunda oldularından bu oyunun içerisine dahil olmaktadırlar. Genetik yapıları buna programlanmıştır. Av olmamak için hızlı koşmak zorunda olan ceylan ya da bir aslanın avını yakalamış başka bir aslanı gördüğünde verdiği tepkiler birer oyun stratejisidir.
   Bir oyunda daima tamamen kazanmak mümkün değildir. Karşı tarafın seçimlerine göre en iyi ve en akılcı yolu seçmek gerekir. Oyuncular kendilerine en çok kazancı sağlayacak denge durumunu seçmek zorundalar. Nash dengesi olarak açıklanan bu durum Oyun Teorisine yeni bir boyut kazandırmıştır.
   Oyun Teorisinde oyunun kuralları bütün oyuncular tarafından bilinir. Oyuncuların rasyonel oldukları varsayılırlar ve eşittirler. Oyuncular karar verirken diğer oyuncunun da kendileri kadar akıllı olduklarını unutmamalıdırlar. Oyunlar tek seferlik ya da tekrarlanabilir oyunlardır. Örneğin; aynı mağazadan alışveriş yapılması, aynı şirketlerle ortaklık kurulması gibi... Oyuncuların bu şekilde stratejik etkileşimlerde tekrar tekrar bulunması tekrarlı oyunları ortaya çıkarmıştır.
    Son olarak oyun teorisinin zamanla uluslararası ilişkiler-uluslararası politika alanlarında kullanıldığını söylemiştik. Bu temeldeki oyun modelleri 2 varsayıma dayanmaktadır.
   
 1.Sıfır Toplamlı Oyun Modelleri: Bu modelde taraflardan birinin kazancı direk olarak diğer tarafın kaybını oluşturur.Soğuk savaş döneminde güçler arasındaki ilişki bu yönde olmuştur.
 2.Sıfır Toplamlı Olmayan Oyun Modelleri: Bu modelde de taraflar yine rakip olmakla beraber, her iki tarafında karlı olabileceği durumlar söz konusu olabilmektedir.